9 Mayıs 2016 Pazartesi

Reklamlarla Toplumsal Değişim

Reklamlarla Toplumsal Değişim 


   Suç oranlarının yüksek olduğu toplumlar refahın toplumun en alt katmanına kadar ulaşamadığı toplumlardır. İstenilen değişim ise suç oranlarının yok olması mümkün olmadığından bunu en alt seviyelere çekildiği, insani değerlerin tüm maddi değerlerin üstünde olduğu insani saygının ön planda tutulduğu huzurlu toplumlar oluşturmaktır. Tüm insanlar en güzel şekilde bütün isteklerine ulaşabildiği gerek teknolojik gerekse ihtiyaçları dahilinde üretilen ürünlere sahip bir şekilde yaşamak isterler. Bu isteklerine kudretleriyle erişemeyen insanlar illegal yollardan ulaşma çabası içerisine girerler, sonuçta maddi yetersizlik bireysel seçim yoluyla tercih edilen bir durum değildir. Hiçbir insan bilmediği şeyleri istemez. Gördüklerini, izlediklerini, ihtiyacı olduğuna inandırıldığı şeyleri isterler. Bilişim teknolojilerinin gelişmediği geçmiş zamanlarda insanlar kısıtlı sosyal etkileşim içinde bulunuyorlardı. Belli bir maddi sınıfın bulunduğu çevrede yaşıyorlar ve kendilerinden yüksek maddi zümrede yaşayan insanların hayatlarından bihaber yaşıyor ve onların sahip olduğu lüksün bilincinde değillerdi. Bu durumda insanların istek seviyeleri de bulundukları sosyal çevrenin sahip olabilecekleri şeylerden ileriye gitmiyordu. Ancak bilişim teknolojilerinde gelişim ve küreselleşen dünya şartlarıyla birlikte insanlar tüm zümrelerin yaşayışlarından ve sahip olduklarından haberdar olmaya başladılar. Bu durum insanların istek seviyelerinde yüksek bir artışa sebep oldu. İnsanlar yalnızca sahip olma dürtüsüyle ihtiyaçları olsun olmasın haberdar oldukları ürünlere ulaşma isteği içerisine girdiler. Bu duruma ek olarak gelişen reklamcılık sektörünün başarılı çalışmaları da insanların bu sahip olma arzularını kamçılamış oldu. Reklamcılık sektörü hitap ettiği kesimi yakından tanıyan ve tanıtımı yapılması istenilen ürünü pazarlamasını iyi bilen bir sektör haline geldi. Kimi zaman insanlara tanıtımını yaptıkları ürünlere ihtiyaçları oldukları imajını yaratırken kimi zaman tanıtımını yaptıkları ürünlere sahip oldukları taktirde o insanların ayrıcalıklı bir konuma yükseleceği imajını yaratarak toplumun o insanlara imrenen bakışlarla bakacağı algısıyla insanların ürünlerini satın almasını sağlamaya çalışıyorlar. Zenginleşen toplumlarda genel hitap şekli insanlarda farklı bir imaj yaratma dürtüsüyle oluşuyor. İnsanlar satın alma tercihlerinde amaca takılma olgusundan saparak ihtiyacı olan basit bir gömlek düşüncesi ihtiyacı olan x marka gömlek düşüncesine dönüşüyor ve tüketici gömleğin üzerindeki etiketle bütünleşmesiyle maddi seviyesini pekiştirdiğini düşünüyor.  Kapitalizmin toplumların en derin katmanlarına kadar işlediği günümüz şartlarında insanlar her yerde reklamların vermeye çalıştığı sahip olma dürtüsüne maruz kalıyorlar. Sinemaya giden bir birey izlediği filmdeki ürün yerleştirmeden, futbol maçı izleyen bir insan formalardaki sponsorlardan, en basiti internet sitesinde haber okuyan bir insan dahi habere ulaşabilmek için ilk önce açılan sayfada reklamı kapat sekmesine tıklaması gerekiyor. Bir insanı davranışlarının temelini en çok maruz kaldığı düşünceler oluşturur. Görünen şartlara bakıldığı zaman insan davranışlarının temelini sahip olmak ve tüketme davranışları oluşturuyor. İnsanlar tüm yaşayışlarını maruz kaldıkları reklamları yapılan ürünlere ulaşma güdüsüyle tüketme durumuna geliyorlar. Gerçekten mutluluğun reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olmakla oluşabileceği düşüncesi ön plana çıkıyor. Tarihte insanların etkileşimini sağladığı roman, hikaye, masallara incelendiğinde insanların paylaşmakla, birbirlerine iyilik yapmakla, sevgiyle mutlu oldukları anlatılıyor ve bu gelecek nesillere miras bırakılıyordu. Günümüzde de bu mümkün insanlara mutluluğun başka yolunun olduğunu gösterebilmemiz mümkün. İnsanların tüketme, sahip olma arzularını kamçılayan reklamların yerini insanların kudretinden ötesini istemeyen bireyler haline getirmek, birbirlerine yaptıkları iyiliklerle mutlu bir hayat geçirmesinin nasıl olabileceğini öğreten reklamlarla mutlu olmalarını sağlayabilmek pekte zor birşey değil. Kapitalizmin ana silahı olan reklamları kapitalizmin kendisine çevirebilmektir projenin amacı. İnsanları bir internet sitesine girdiği zaman bu gün birisine iyilik yaptın mı ? sorusuyla karşılamak ya da sinemada izlenilen filmde sübliminal olarak verilen mesajda aşkı son model arabalarda sevdiği insanla gezen bir kızın gözündense sevdiğiyle birlikte sahilde oturup yedikleri simitle mutlu olabildikleri mesajı verilebilir. Projenin başlangıcında amacına topyekün ulaşabilmesi mümkün değildir sonuçta yıllık ticaret hacmi 574 milyar$ olan bir sektörün bu harcamayı kendisini yok etmeye harcaması basit bir durum değildir. Ancak başlangıç olarak insanların kafasında soru işareti oluşturacak çalışmalarla başlanılabilir. Şehrin belli bölgelerindeki billboardlara hayatlarının başka bir amacı olduğu şüphesi uyandırılarak başlanılabilir. Ardından Tv reklamlarında insanların gerçekten her ürüne ihtiyaçlarının olmadığı temalı reklam filmleri oynatılarak alışverişe çıkan bir kadının arkasından ağlayarak gelen çocuğunun farkında olmadan vitrinlerdeki ürünlerle ilgilenen bir anne ve çocuğuyla zaman geçirerek onunla ilgilenen bir annenin karşılastırmalı reklamları yapılarak insanların doğru olan davranışı seçmesi sağlanılabilir. Bir gazete reklam afişinde bir miktar paranın karsısında sayfa ikiye ayrılarak bir tarafta patronunun çalışanına maaşına yaptığı zam ve çalışanının yüzündeki mutluluk ifadesi diğer kısmında patronunun kendisine alacağı yüksek ücretli bir saatin resmi. Tüketicileri böylesine ayrımlı yollara sokarak onların bilincinde sahip olduklarıyla nasıl mutlu olabileceklerini göstermektir amacım. Projenin başarıya ulaşma oranı insanların istediğim düşüncelerle karşılaşacakları oranla aynıdır. İnsanlar ne kadar kendilerini iyi duygulara yönlendirecek reklamlarla karsılaşırlarsa o ölçüde toplumlarda suç oranlarının düşmesi ve toplumsal huzur sağlanır. Projenin başarıya ulaşması durumunda azalan tüketim durumu vesilesiyle insanların çalışma saatlerinde de o ölçüde azalma sağlanacaktır. İnsanlar birbirlerine daha çok zaman ayıracaklardır. Birbirlerine muhabbete ihtiyaçları olduklarının bilincine varacaklardır. Paylaşamadıkları bir şey olmadığının farkına varan insanların arasındaki sorunlar azalacaktır. Devletlerin güvenlik güçlerine harcadıkları ve savunma giderleri de o ölçüde azalacaktır. Harcamalar insanların birbirlerini öldürmeleri için değil birlikte mutlu olmalarını sağlayacak yönlere yapılacaktır. 

Mutlu insanlar kudretinin erişebileceğinden fazlasını istemeyen insandır.(Jean-Jacques Rousseau)